Kaplıcalar olarak adlandırılan şifalı sular, yeraltında bulunan jeotermal enerjiye sahip su kaynaklarının yer yüzüne çıkması ile oluşan doğal oluşumlardır. Çeşitli araştırmalara konu olan kaplıcalar, halk dilinde ılıca veya banyo olarak da adlandırılmaktadır. Roma döneminden bu yana varlığı bilinen kaplıcalar, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmış bilinen en eski alternatif tedavi yöntemleri arasında yer almaktadırlar.
Kaplıca nasıl oluşur?
Özellikle son yıllarda termal otel sayısının artması ile birlikte gelişen kaplıca turizmi, kaplıcaların bulunduğu kaynaklarda çeşitli bilimsel araştırmaları da beraberinde getirmiştir. Yapılan araştırmalarla kaplıca sularının içerisinde bulunan mineraller, kaplıca suyunun sıcaklığı ve suyun sertliği ya da yumuşaklığı gibi etkenler araştırılmıştır. Dünyanın merkezinde eriyik halde bulunan magma tabakasında buharlaşan bazı mineraller kaynar su kaynaklarında yoğunlaşarak yeraltı sularına karışmakta, bu suların yer yüzüne çıktığı noktalarda ise termal tesisler kurularak yeryüzüne çıkan jeotermal su kaynakları hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Kaplıca suları, aynı bölgede çıkan iki kaynak arasında dahi içerik olarak farklılık gösterebileceği gibi tıp dünyasında yapılan araştırmalar sonucunda kaplıca sularının hastalıkların tedavisinde kesin etkili olduğu kanıtlanamamıştır. Buna karşılık romatizmal kas hastalıkları, cilt hastalıkları, solunum ve sindirim sistemini etkileyen rahatsızlıklarda medikal tedaviye yardımcı olarak uygulanması uygun görülmektedir.
Kaplıca suları, içerisinde barındırdığı demir, kükürt, potasyum, silisyum ve kalsiyum gibi element veya bu elementlerin barındığı bileşikler ile çeşitli hastalıklara iyi gelmektedir. Bu sular aynı zamanda barındırdıkları radyoaktif enerjiler ile de bazı hastalıklara karşı insan vücudunun direncini yükselterek kişinin bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar.
İçilebilir düzeyde olan jeotermal sular, özellikle mide bağırsak sistemindeki rahatsızlıkların tedavisinde etkili olmakta, kronik karaciğer rahatsızlıkları veya böbrek taşı gibi ağrılı hastalıkların tedavisinde yardımcı olarak kullanılmakta ve önerilmektedir.
Termal kaplıca suları, kişinin rahatsızlıklarının doktor kontrolünde sürdürüldüğü ve doktor tavsiyesi ile önerilen kaplıca suyu özellikleri ile birlikte uygulanması durumunda pek çok hastalığın semptomatik olarak gerilemesini sağlamaktadır. Ülkemizde Balıkesir, Denizli, Afyon, İzmir ve Yalova illerimizde yaygın olarak bulunan termal kaplıca otelleri, son yıllarda giderek artan bir turist potansiyelini ağırlamaya başlamıştır. Özellikle kaplıca sayısı bakımından zengin illerimizden Afyon, sahip olduğu çok sayıda termal otel ile Türkiye’nin termal başkenti ünvanını almıştır.
Yerli yabancı pek çok turistin termal turizm sektöründe ilgisini çeken ülkemizde jeotermal sondaj çalışmaları ve sondaj analizleri devam etmekte, turizm yatırımcıları da bu yönde teşvik edilmektedir.
Termal kaplıca kaynakları, alkali, silisli, lityumlu ve akratoterm kaynaklar gibi farklı sınıflamalara sahip olmakla birlikte her kaynak içerisinde barındırdığı mineral dağılımına göre farklı hastalıklara iyi gelmektedir.
Anadolu Kaplıca Tarihi
Roma İmparatorluğu döneminden bu yana Anadolu’da kullanılan kaplıcaların en önemlileri Yalova ve Denizli’de bulunmakla birlikte bu kaplıcalardan esinlenerek su sesi ile psikoterapi de denenen en önemli tıbbi girişimlerden biri olmuştur.
İslamiyetin yayılması ile birlikte temizlik ve inanç gereği doğal ve temiz sularla yakından ilgilenilmesi üzerinde Osmanlı hakimiyetinde termal turizm zirve yapmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde jeolojik özellikler iyi değerlendirilmiş ve kaplıcalar yapılmıştır.
2 Yorumlar
Bincide çök gözeö
Kaplıca oluşumunu öğrencilerime anlatmak için kaynak ararken sitenizle karşılaştım. İlerleyen dönemde sitenizi takip edeceğim, başarılarınızın devamını dilerim. Kaplıcalar için malesef sizin gibi değerli kaynakları bulabilmek oldukça güç oluyor, umarım aynı çizgide güzel bir içerik kaynağı oluşturursunuz.